İnsanlar dünyaya bir günahsız, bir samimiyet belirtisi olarak gelir. Geldiğinden itibaren hem bedensel, hem zihinsel gelişir ve gelişimini belli bir seviyeye geldikten sonra tamamlar ve o andan itibaren eksilmeye başlar. Bu eksilme yine aynı şekilde gerçekleşir ve hayatının sonuna kadar devam eder ve hayat son bulur.
Her insan dünyaya eşit gelmeyebilir veya geldikten sonra her zaman eşit kalamayabilirler. Bu insanlar tam tersi dünyayı bir eksiklik ile devam ettirir ama onlar fark etmese de bu tam tersi iyi şekilde onları geliştirir. Örneğin; Kör bir insanı düşünelim, o insan diğer insanlara göre duyu yetisini veya yön bulma yetisini daha fazla geliştirir. Ve bu bir eksiklik değildir gelişkenliktir, olgunluktur evet olgunluktur. O insan empati yeteneğini daha fazla kullanıp daha fazla farkındadır her şeyin. Geldiğimiz yıl da neredeyse toplam insanın yarısı kadar insan diğerleriyle eşit olduğunu, onların kendilerinden farkının olmadığını düşünmektedir. Gerike kalan diğer insanlar başına bir şey geldiğinde, bir olay yaşadığında farkında olabiliyor, malesef. Biz insan olarak kimsenin birbirinden farkı olmadığını, herkesin bir birinin hayatını olabildiğince kolaylaştırması gerektiğinin farkına varmalayız. Uzun metrobüs yolculukların da genç dediğimiz insanların oturduğu yerinden kalkılması, yer verilmesi gerekildiği bilincini bile anlaması ve uygulaması herkesin hayatı için ufakta olsa kolaylık demektir. Ki bu en ufak bir şey, insanlar ufağından-fazlasına herkesle yardımlaşma için de olduğunu anlaması lazımdır.

Her insan diğer tüm insanlar için yaşamaktadır. Biz bizim için yaşamayı öğrenmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder